Doğu Karadeniz'in yüksek yaylalarında yaz aylarını geçiren göçerler, havaların soğumasıyla birlikte kışlaklarına doğru yorucu bir yolculuğa başladı. Bayburt ve Erzurum çevresindeki binlerce göçer ailesi, aylarca otlattıkları sürülerini alçak kesimlere indirmek için zorlu dağ yollarına düştü. Bu geleneksel göç, nesillerdir süregelen bir yaşam biçimini temsil ediyor ve her yıl benzer zorluklarla karşılaşıyorlar. Hayvanlarının sağlıklı bir şekilde kış mevsimini atlatmasını sağlamak için göçerler, uzun ve meşakkatli bir yol kat ediyorlar. Yolculuk boyunca, zaman zaman köylerde misafir ediliyorlar, yerel halkın misafirperverliğinden faydalanıyorlar. Bu süreç, hem hayvanlar hem de göçerler için büyük bir dayanıklılık ve sabır gerektiriyor. Doğal güzelliklerin arasından geçen bu zorlu yolculuk, bir kültür mirasının da sembolü oluyor.

Zorlu Bir Dönüş

Yaklaşık altı ay boyunca sürülerini İspir ilçesinin yüksek rakımlı yaylalarında otlatan göçer aileler, soğuyan havalarla birlikte evlerine doğru yola koyuldu. Sonbaharın renkleriyle bezenmiş dağ ve ormanlık alanlardan geçen yolculukları bir aydan fazla sürüyor. Yol boyunca, zaman zaman Gümüşhane ve Aydıntepe gibi yerleşim yerlerinde konaklayarak dinleniyorlar. Zorlu coğrafya ve hava koşulları, göçerlerin deneyim ve dayanıklılığını zorluyor. Yılların tecrübesine rağmen, bu yılki yolculuğun alışılmadık zorluklar getirdiğini belirten göçerler, erken gelen kar yağışından olumsuz etkilendiklerini söylüyor. Sürülerini korumak için vahşi hayvan saldırılarına karşı da sürekli teyakkuz halinde bulunmaları gerekiyor.

Nesillerin Mirası

65 yaşındaki bir göçer olan Ahmet Yılmaz, AA muhabirine verdiği demeçte, bu kadar zorlu bir yolculuk yaşamadığını belirtti. Ovit Dağı'ndan yola çıkan ve Akçaabat'a doğru ilerleyen Yılmaz, dağları aşarak hedefine ulaşmaya çalışıyor. Yıllarca süren bu geleneğin artık devam ettirilemeyeceğini düşünen genç nesil, göçerliği bırakmaya yönelmeye başladı. Ancak Ahmet Yılmaz, bu işe olan bağlılığını sürdürüyor. Dağlarda çalışmanın sağlığına iyi geldiğini, bu işten vazgeçemediğini vurguluyor. Bu geleneğin devam edip edemeyeceği ise büyük bir soru işareti oluşturuyor. Göçerliğin, sadece bir geçim kaynağı değil aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğu açıkça görülüyor.

Göçerlerin Dayanışması

Metehan Arslan, Doğu Karadeniz bölgesinin coğrafi yapısının ve hava koşullarının bu göçü diğer bölgelere göre daha zorlu kıldığını dile getirdi. Yıllardır bu işi yapan Arslan, tüm zorluklara alıştıklarını ancak bu işin aslında bir hastalık gibi olduğunu söyledi. Durumu ne olursa olsun birçok insanın bu işi yapmaya devam etmesinin sebebi, bu işe olan bağlılıklarının çok güçlü olmasından kaynaklanıyor. Yaklaşık 10-15 gün daha yolculukları kalan göçerler, konaklayarak ilerliyor. Koyunların yavrulaması sebebiyle araçlarla taşımaktan kaçınıyorlar. Çünkü araçlarla taşınma durumunda koyunlarda düşük riski artıyor. Göçerler, güzergahları boyunca geçtikleri köylerde yerel halk tarafından büyük bir misafirperverlikle karşılanıyor ve herhangi bir olumsuzluk yaratmıyorlar. Bu dayanışma, göçerlerin zorlu yolculuklarında onlara moral ve destek veriyor.